This product is no longer in stock
Warning: Last items in stock!
Availability date:
2024 YILINDA YAŞADIKLARIMIZ VE
2025'E DAİR
Cumhuriyet tarihimizin en kritik dönemlerinden birine hızla giriyoruz. Bugünlere ulaşırken yaşanılan ve bir ölçüde yönetilemeyen hadiselerde mevcut iktidarın yanında, elbette tüm siyasi partilerin sorumluluğu vardır.
Yeni yıldaki ilk yazımda iç açıcı, hoş konulardan söz etmek isterdim. Ancak ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve dış politika hadiseleri hepimizi düşündürmekte ve endişeye sevk etmektedir…
EKONOMİ
Hükümet tarafından açıklanan 2025 yılı asgari ücret tutarı ve diğer maaşlardaki artışlar ülkemiz ekonomisinin içinde bulunduğu açmazın bariz bir göstergesidir.
Yüksek faiz, düşük döviz kuru uygulaması memleket ekonomisini uçurumun eşiğine getirmiştir. Sanayiciler üretmek yerine, sermayelerini günü kurtarma, para kaybetmemek için bankalara faizle yatırmak durumunda kalmışlardır. Bunun yanında birçok sanayicinin fabrikalarını Mısır hatta İran gibi başka ülkelere taşımakta oluşları ülkemiz geleceği için büyük endişe vericidir.
İhracatta mevcut müşteriler hızla Çin, Hindistan, Pakistan gibi ülkelere kaymaktadır. Bu tür uzaklaşmaların, biliyoruz ki ileride her şey yoluna girse bile üç-beş yıldan önce geri dönüşü sağlanamaz.
GÜNEY DOĞU SEYAHATİM
Her yıl Ekim ayında tekstil hammaddesi ihracatı işlerimiz için Çukurova ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine seyahat ederim. Önce Adana havaalanına uçar, buradaki işlerimizden sonra karayolu ile diğer illere geçeriz. Bu havaalanı şirin, pratik ve alan bakımından genişlemeye son derece müsaittir.
Ancak bu yıl ilk kez Adana havaalanına uçamadım, zira kapatılmıştı; niye kapatıldığını ve neden alelacele Tarsus’ta yeni bir havaalanı yapıldığını anlamış değilim. Muhtemeldir ki zaman içinde sebebini öğreneceğiz.
Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır; bu yıl Güneydoğu Anadolu Bölgemizi ziyaret ederken bir hayli endişeli idim. Zira seyahatimizden birkaç ay evvel Anayasanın ilk dört maddesi özellikle “Üçüncü Madde” üzerinde değişiklik tartışmaları başlamıştı ki bunu çok tehlikeli buluyorum.
ANAYASA MADDE 3: Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
SURİYE
Son kez 2011 yılında pamuk linteri işimiz için Çinli bir mühendis ve ekibimle Halep’te idik. Seyahatimizden iki ay sonra bu ülkede savaş patlak verdi ve her şey değişti. Orada tanıştığım iş adamları ve bazı resmi görevliler ile daha sonraları irtibatım oldu. Sonuçta buralarda basından duyduklarımız ile oralarda anlatılanların farklılık içerdiğine şahit oldum.
Komşumuz Suriye ile tüm Ortadoğu’nun yakın gelecekteki durumu ve Türkiye’ye etkilerine hep birlikte tanık olacağız. Benzetme şudur ki; Emperyalizm Ortadoğu’da züccaciye dükkanına girmiş fil gibidir, nelerin kırılıp döküldüğünü, yok olduğunu umursamaz…
NARİN VAKASI
Diyarbakır’da “Narin” olayının yaşandığı Tavşantepe, Kürtçe adıyla “Çulli” köyüne uğradık. Narin’in kabri başında uzun uzun düşündüm, çevreyi inceledim; bizim halkımızın yapısı gereği çocuk gelinlik ve düğün kıyafetleri asılmış ağaçlara…
Orada bulunan dört-beş jandarma ve bir köy korucusu ile ziyaret sonrası bir hayli sohbet ettim. Jandarmalar şimdi tutuklu olan şahısların Savcılık ve diğer yerlere sevklerinde hazır bulundukları için ortamı gözlemlemişler… Dava devam ediyor ve “Türkiye koşullarında” neler olacak, bitecek, gelişecek, hep birlikte göreceğiz…
FERDİ TAYFUR - ARABESK
Şarkıcının vefatından sonra neredeyse toplumun her kesiminden insanımızın belki hiçbir "gerçek sanatçı"ya göstermediği ilgiyi bu kişiye göstermesi üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.
Ortadoğu kültüründe zaten bir ölçüde var olan “acıdan, kederden adeta keyif alma”, bu müzikle doruğa ulaşmıştır. Arabesk olarak adlandırılan, hiç bir müzik sınıfına uymayan, keder-hüzün dolu, "ağlamaklı" ses ile icra edilip dinleyenlerin üzüntülerini daha da pekiştirip, kahreden, onları adeta uyuşturan arabesk müziğe bir dönemden sonra devlet radyo ve televizyonlarında dahi yer verilmesi düşündürücüdür...
Türkiye gibi “kavimler köprüsü”, kadim medeniyetler diyarında bu tür müziğin geniş bir halk kesimi tarafından kabul görüp, ulaştığı seviye, ülkemizin son otuz - kırk yılda vardığı ekonomik ve kültürel açmazın bir göstergesidir.
Bu müziğe halkımızın ilgisi; Türkiye gerçeklerinde sebep değil sonuçtur. Bir zamanların Halkevleri, Köy Enstitülerinin kuruluş gayelerini belki ülkemizdeki “arabesk gerçeği” ile daha iyi anlıyoruz. Arabesk müziğin yoğun bir şekilde etkilediği insanlarımızla iletişim kurmak, siyasetçiler ve toplumbilimciler için öncelikli bir görev olmalıdır.
Kıymetli memleketlim, ülkemiz ve özellikle coğrafyamızın 2025 yılına güç koşullarda girmekte olduğu ve bu güçlüklerin yakın zamanda katlanarak artacağının bilinci içindeyiz.
Yurttaşlar olarak gerçekleştirmemiz gereken konulardan biri de kişisel menfaat gütmeyen, dürüst ve geçmişinde başarı hikayesi bulunan özverili hemşerilerimizi siyasete kazandırıp, ön plana çıkmalarını sağlamak olacaktır; ülkemizin geleceği bunu gerektirir.
2025 yılının halkımıza demokrasi, huzur, ekonomik refah ve dünyaya barış getirmesini gönülden dilerim.
Saygı, sevgi ve selamlarımla
Dr. Halis ÖDEL
Denizli, 14 Ocak 2025